19 Kasım 2015 Perşembe

SIDDIK DEMİR’İN “DİRGEN ALİ” KİTABI ÜZERİNE, Sami Gören, KRİTER ORG

SIDDIK DEMİR’İN “DİRGEN ALİ” ADLI KİTABI ÜZERİNE...                                
Sami Gören, KRİTER
Hemşehrim olan öğretmen Sıddık DEMİR’in “Dirgen Ali” adlı kitabı Berikan Yayınları’ndan Şubat 2006’da çıktı. Kitabı heyecanla okudum. “Dirgen Ali”, Demir’in son kitabı. Demir’in daha öncede “Afşinli Derdiçok”, “Gündemden Kesitler”, “Ankara Gönül Erleri” kitapları çıkmış.
“Dirgen Ali” tarihi roman türünde bir kitap denilebilir. Zira Dirgen Ali, Kahramanmaraş Afşin’in (eski adıyla Norşun) yeni adıyla Altunelma Kasabasında yaşamış ve ölmüş bir kişi. Dirgen Ali’nin yaşadığı dönem; Osmanlı’nın son yılları, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in ilanı ve 1960’lı yıllar. Demir romanında, o dönemlerden kesitler sunmakta.
Dirgen Ali, Aşık Mahzun-i Şerif’in türkülerine konu olmuş, destanlaşmış bir kahramanlık öyküsüdür. Dirgen Ali, her zaman mazlumdan yana, garibandan yana yiğit bir kişidir. Ben Dirgen Ali’nin adını çok duymuştum ancak, detaylı bir bilgiye sahip değildim. Zira kahramanlar, menkıbeleşir, destanlaştırılır, başka-başka anlatılır. Dirgen Ali hakkında tek yazılı eser, Sıddık Hoca’nın kitabı olmuştur. Kendisini ayrıca kutlamak gerekir.
“Dirgen Ali” kitabını değerlendirmeden önce; kitabın konusunu kısaca özetlemek gerekir;
ÖZETLE “DİRGEN ALİ” ROMANI  
Kitabın “Giriş” bölümü İlbey ile Dirgen Ali’nin oğlu Ese arasındaki konuşmalardan oluşuyor. Ese’nin “memleketinden uzaklaşınca toprağın hatıralarını sana anlatacak birini hep aramalısın. Toprak, ancak üzerindeki hatıralar yaşanır ve bilinirse sıla olur, vatan olur. Yoksa yaşananlar bilinir ama yaşanmazsa toprak bir kuru çorak olur, ahraz olur… Tikenli Yaylası, Bostanbeli, Gökçebel, Güvek, Arpalık Afşin’e bağlı bazı köylülerin ömürlerini,n yarıdan fazlasının geçtiği, binbir türlü hatıralarının yaşandığı, nimetlerinin derildiği, sporların yapıldığı, tertemiz hava ve sularından istifade edildiği ve özgürlüklerin zirvede yaşandığı, vatan parçası… Binboğa dağları…., O dağ değil çok şey, çok şeyden öte herşey” sözleri oldukça dikkat çekici. Ese, bu sözleriyle vatanı anlatmakta, vatanın ne anlam taşıdığını özetlemektedir. Konuşmanın devamında Ese, “haksızlığa karşı başkaldırı kültürü bizde hep ‘devlet ebet müddet’ veya ‘Ulul emre itaat’ anlayışıyla baskı altına alınmıştır. Devlet adına yapılan kötü muamelelerden, haysiyet kırıcı davranışlardan çok çekmişiz, çok… Manevi önderler, hak arama kültürünü geliştirmemişler… her şeyin başı hak aramaktan ziyade sabır demişler. Kurulu düzen kendi aksaklıklarını görmek istemez… Dirgen Ali bu halının deseni” sözleriyle gerçeği ifade etmekte, tespitte bulunmaktadır.
Kitabın bundan sonraki 10 bölümü özetle şöyle;
Elbistan Karahüyük Köyünden Fakı, bekardır; Norşun köyüne yerleşir. Fakı, hocadır. Fakı ile köylü arasında ilişki oldukça iyidir. Köylü Fakı’yı köyden bir kızla evlendirirler. Bu evlilikten Durdu adlı çocukları dünyaya gelir. Bir müddet sonra, köyde Fakı’nın eşi hakkında “namusa yönelik” dedikodular başlar. Fakı, bir gün evde başka bir erkekle yakaladığı eşini öldürür, adamı da yaralar. Elbistan Kadısı tarafından yargılanan Fakı, beraat eder. Fakı Elbistan’da arkadaşı terzi Muhammed Hafız’a başından geçenleri anlatır ve evlenmek istediğini söyler. Muhammed Hafız’ın 3 bekar kızı vardır. Hafız, kızlarına Fakı’dan bahseder, evlenmek isteyip istemediklerine dair rızalarını sorar. Hafız’ın küçük kızı Eşe “her insanın başına iş gelir. Baba izin verirsen, namusuna düşkün olan bu adamla evlenmek isterim” der. Fakı, Hafız’ın küçük kızı Eşe ile evlenir ve  Norşun’a getirir. Eşe, köyün ebesidir, köydeki çocukların çoğunu o doğurtmuştur. Bu yüzden Eşe köyde sevilen bir kişidir. Bir müddet sonra, terzi hafız ölür. Fakı, Hafız’ın 2 bekar kızını ve oğullarını yanına alır, Norşun’a getirir. Fakı’nın bu evlilikten 4’ü erkek, 1’i kız olmak üzere 5 çocuğu dünyaya gelir; çocukların 5’i erkek, 1’i kızdır. Fakı’nın ilk evliliğinde başından geçen olay nedeniyle, hasımları Onu Hunu değirmeninde öldürür. Fakı öldüğünde Ali henüz 6 aylık bebektir. Fakı’nın katili Hatay-Payas Cezaevinde yatmaktadır. Fakı’nın eşi Eşe, para ile Onu cezaevinde öldürtür.
Ali, zayıf bünyeli ama gözü kara bir gençtir. Arkadaşları Ona “Dirgen” derler. Dirgen Ali, 18-20 yaşına geldiğinde anası onu Hunu ağasının kızı Emine ile evlendirir. Bu evlikten Abbas ve Hayriye adlı çocukları dünyaya gelir.
Bir yaz, Yağlıca’da Çağsak Köyü Ağası Hasan ile Dirgen Ali’nin ailesinin göçü karşılaşır. İki göç aynı anda pınarlara yönelince ortalık karışır. Ali’nin ağabeyi Halil sopa darbesi ile yıkılır. Bu esnada Dirgen Ali, Hasan Ağanın ahraz oğlunu öldürür. Ali, kaçarak Kerevin Köyüne Hamit Ağa’ya sığınır. Kerevin, dağlık, Sivas sınırında bir köydür. Hamit Ağanın, Hacce adında 17 yaşında bir gelini vardır. Hacce, Maravuz Köyünde Kalenderlerdendir. Hacce ağabeylerinin densizliği nedeniyle, kan karşılığı olarak Hamit Ağanın oğluyla evlendirilmiştir. 17 yaşındaki Hacce, Ali’ye vurulur, aşık olur. Hacce, Ali’nin de hoşuna gider ama Ali “nankörlük etme” diyerek nefsine hakim olmaya çalışır. Sivas müfrezesi, Kerevin’de Ali’yi yakalar. Ali yakalandığında  Hacce “Seni bekliyorum” der.
Ali, Sivas Paşası Reşit Akif Paşa’nın maiyetinde 2 yıl geçirir. İki yılın sonunda tahliye olur.
Ali tahliye olur olmaz, Kerevin’e Hamit Ağa’ya misafir gelir. Gece, Hacce’yi alıp ovaya gelir. Hamit Ağaya 150 koyun ve 50 büyükbaş hayvan verilerek sulh sağlanır.
Ali ile Hacce’nin evliliğinden İnce Fakı, Muhammed, Aslan, Hafız ve Ese dünyaya gelir.
Ali’nin ünü çevrede epey yayılır.Ali’nin ününü duymayan kalmaz. Maraş’tan Hacıbebeklerin Reisleri Hüseyin ve Hasan, Kadıoğlu Ahmet Efendi Ali’nin dostlarıdır.  Ali’den habersiz bir iş yapılmaz olur. Bir gün, Hunu’dan Gök Omar’ın Hacı adlı yaşı geçkin birisi Ali’den habersiz evlenmeye kalkışır. Ali, buna çok kızar. Ali ile Hacı kavga eder, ikisi de yaralanır. Hacı şikayetçi olmaz ise de, Ali tutuklanır. Bölgedeki  faili meçhul olaylar da Ali’ye yüklenir. O zamanlar idare merkezi Hatay’dır. Hatay’dan Mürseloğlu Mustafa Paşa 50 kişilik müfreze göndererek Ali’yi Hatay’a getirtir. Ali, Hatay’da Paşa’nın çocuklarına at biniciliği ve atıcılık öğretir. Sonunda tahliye olan Ali Norşun’a döner.
Çevrede Konya Medreselerinde okuyan Menzoğlu Ahnet’in ünü yaygındır. Ali’de, bacısı fatmanın oğlu Ali Haydar’ın Menzoğlu gibi medresede okumasını ister. Ali Haydar, Konya’ya gönderilir.
Ali, İncirli Köyü’ndeki çiftliği ile ilgilenir, kavgadan uzak durur.O dönemde Binboğa Dağlarında eşkiyalar vardır. 5 jandarma katili Türkçayır’ı Köyü’nden Gıcanoğlu Hasan ile Çağsak Köyü’nden Rasko adlı eşkiyalara karşı Ali jandarma ile işbirliği yapar. Gıcanoğlu Hasan yakalanarak idam edilir. Rasko’yu da Ali öldürür.
Bölgenin asayişinden sorumlu Fındıklı Köyünden Yüzbaşı Aslan Bey, Ali’ye “kimseyle uğraşma. Zeytin Ermenileri hazırlanıyor. Gücünü kendi dininden olan insanlara karşı kullanma” der.
Dönem, Tanzimat dönemidir; Devlet-i Al-i Osman diyenlere karşı Devlet-i Ali Mithat diyenlerin kapıştığı dönemdir.
Bir müddet sonra Zeytin, Fınız, Fındacık, Yenicekale Ermenileri ayaklanır. Çok kan ve gözyaşı akar. Ayaklanmayı Urfa’dan Albay Galip Bey, bastırır. Ermeniler, güneye sürülür. Dirgen Ali, Fındıklı ve Çardak üzerinden Zeytinli’ye ulaşır.
1.Dünya Savaşı yıllarında Yüzbaşı Aslan Halep’e tayin edilir.
Ali’nin yeğeni Ali Haydar, konuşmalarında Atatürk’ü ve arkadaşlarını sert dille eleştirmektedir.
Ali, dostlarını görmek için, Maravuz Köyünü ziyaret eder. Maravuz’da Demirci halil’in evinde, Haşim Ağa, kardeşi Fakı, Sarızlı Bakı Hoca, Menzoğlu Ahmet ile görüşür. Menzoğlu’nun konuşmalarından oldukça etkilenir.
Menzoğlu şöyle konuşmaktadır;
“İnsanların en büyüğü, en yüksek yerdeyken alçak gönüllü olanı, kudret sahibi iken bağışlayan ve güçlü olduğu vakit adil davranandır.”
“Bülbüller ötmeye başladığında, kargalar susar.”
“Bile ve bildiğini bilmeyen uykudadır, uyandırın.”
“İnsanların çoğu kaybetmekten korkruğu için, sevmekten de korkuyor. Kendisini sevilmeye layık görmediği için, sevilmekten korkuyor. Sorumluluk gerektireceği için, düşünmekten korkuyor. Eleştirmekten korktuğu için, duygularını ifade etmekten korkuyor. Gençliğinin kıymetini bilmediği için,yaşlanmaktan korkuyor. Dünya’ya bir şey veremediği için, unutulmaktan korkuyor.”
“İman sahibi az konuşur, çok iş yapar. Münafık ise çok konuşur, az iş yapar.”
Menzioğlu’nun konuşmalarından etkilenen Ali olanları eşi Hacce’ye anlatır ve “geç kaldık. Millet bizi sürekli elinde kınından çıkmış kılıç varmış gibi görüyor” der.
O günler karanlık günlerdir. Vatan toprakları bir-bir işgal edilir. Maraş’ı da İngilizler işgal eder. İşgale Ermeniler çok sevinir. Ermenilerin önde geleni ise Hırlakoğulları’ndan son Osmanlı Maraş Mebusu Hırlak Agop’tur. Ermeniler, İngilizler’den hoşnut olmazlar. Hırlak Agop liderliğinde, Anteb’e gidip, işgalci komutanlarla görüşürler ve Antep’teki Fransızlarla, Maraşta’ki İngilizler becayiş yapılır. Zira Fransız ordusu içinde Ermeniler vardır. Maraş’a Fransız Ordusu geldikten sonra, Ermeniler iyice şımarmaya başlarlar. Bir gün Uzunoluk Hamamı’ndan çıkan izarlı 2 Müslüman kadına, 2 Fransız askeri örtülerini çıkarmalarını söylerler. Kadınlar buna direnince, örtüleri parçalanır. Çakmakçı Sait müdahale ederse de, kurşunlanır. Olay yerine gelen Sütçü İmam Barabellum silahı ile 2 Fransız askerini vurur ve “Maraş bize mezar olmadan, düşmana gülzar olmaz” der. Sütçü İmam’ın bu davranışı karşısında halkın morali düzelir. Sütçü İmam’ı bulamayan Fransızlar yeğenini işkence ile öldürür. Bu gelişmeler üzerine Halepte bulunan, Aslan Bey Maraş’a gelir. Aslan Bey, Binbaşı olmuştur. Mustafa Kemal, Kılıç Ali’yi Maraş’a gönderir. Kılıç Ali Şeyh Ali Sezai ve ileri gelenlerle görüşür. Maraş Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti kurulur. Cemiyetin Başkanlığına Binbaşı Aslan Bey getirilir.
Cemiyet tarafından alınan kararlar üzerine; Elbistan Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Muhtar Bey ve Nakipzade Mehmet Ağa emrinde 300 kişi Maraş’ın batısına Cancık’a mevzilenir. 2. kol Elbistanlı Eczacı Ömer Lütfi (Köker) başkanlığında Maraş’ın kuzeyine mevzilenir. Dirgen yaşlandığı için, oğlu İnce Fakı ile 25 silahlı gönüllüyü gönderir. İnce Fakı komutasındaki grup, Eczacı Ömer Lütfi (Köker)’ye katılır.
Fransız Generali, Hırlakoğlu Osep’in evinde kalmaktadır. Osep’in kızının isteği üzerine, kaleden Türk bayrağı indirilerek Fransız bayrağı asılır. Bu olay halkta infiale yol açar. Ulu Cami’ye, Cuma için gelen cemaata İmam, “Cuma namazının en önemli şartı hür olmaktır. Hür olmayan insanlar Cuma kılamazlar. Kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir beldede hürriyet yok, esaret vardır” der.
22 gün 22 gece göğüs göğse çarpışmalar sonucunda Maraş 12 Şubat 1920’de düşmandan kurtarılır.
Boğazdaki aşiretlerin çocukları kadrolaşması ile tekke ve zaviyeler kapatılır. Bu arada Maraş’ın kurtuluşunda görev alan Şeyh Ali Sezai’nin tekkesi de kapatılmıştır.
Bu arada Mustafa Kemal’e İzmir Suikasti girişiminde bulunulmuş, yakalananlar Dirgen Ali’nin yeğeni Ali Haydar’ın adından da söz etmişlerdir. Ali Haydar,  Halep’e kaçar.
Menzioğlu Ahmet’ten etkilenen Ali, “çok geç, keşke daha önce tanısaydım Menzioğlu’nu, başka Dirgen Ali olurdum” demektedir.
Aradan 10 yıl geçer. Ancak su uyur, düşman uymazmış. Bir gün Ali’nin oğlu Abbas yunak için suyla uğraşdığı esnada, hasımları yeğeni Hafızın oğlu’nu yaralarlar. Dirgenler, kısasa kısas kararı alırlar. Ertesi gün çıkan kavgada, karşı taraftan 3 kişi ölür. Diren dahil 9 kişi Elbistan’a oradan da Antep Cezaevine gönderilir. Cezaevinde ağalık düzeni vardır. Gelenlere zenginse kahve, fakirse çay ikram edilmekte haraç alınmaktadır. Koğuştakiler, 9 kişinin birden gelmesi ile ürkmüşlerdir. Koğuş ağası, “gelenler kementli mi, kendirli mi” diye sorar ve kahve ikram eder. Dirgen Ali, tepsiye 9 gümüş bırakır. Dirgen Ali, haraç işini kaldırır. Oğlu Abbas ile yeğenleri  İsmail ve Yemliha suçu üzerlerine alırlar. 16 ay sonra, Dirgen Ali dahil 6 kişi tahliye edilirken, Abbas, İsmail ve Yemliha mahkum olurlar. Dirgen Ali, koğuş ağasını “çocuklarına sahip çıkması” konusunda uyarır.
Dirgen ve çocukları köye dönerler. Hacce kadın 6 kurban kestirir.
Bu esnada, Ali Haydar Halep’ten Konya’ya dönmüştür.
Aradan geçen zaman içinde, Yemliha Cezaevinde hastalanır ve ölür. Cesedi, Antep garipler mezarlığına gömülür.
Yemliha’nın öldüğü köyde duyulur. Bu esnada Ali Haydar’da eşi ve çocuklarıyla beraber köye gelir. Yeğeni Yemliha’nın ölümüne içerleyen Ali Haydar, bundan Dirgen Ali’yi sorumlu tutmaktadır. Ali Haydar, köylüyü Dirgen Ali’ye karşı gizliden gizliye kışkırtmaya başlar.
Bostanbeli’nde av’da iken, ovadan birisinin olup bitenleri Dirgen Ali’ye anlatmasına rağmen; Dirgen Ali yeğeni Ali Haydar’ın nankörlük yapmayacağına inanmaktadır.
Köylü Bostanbeli üzerinde hak iddia etmektedir. Ertesi gün Köylü ile görüşmeye Bostanbeli’ne Dirgen Ali ile oğulları İnce Fakı ve Aslan giderler. Her birinde 50’şer mermi vardır. Ancak civarda pusu kurup mevzilenen 100-150 kişi vardır. Aniden 1 el silah sesi duyulur. Bu patlama üzerine, mevzilenenler Dirgen Ali ve oğullarına ateş açmaya başlarlar. Çıkan çatışmada, Dirgen Ali 16 kurşunla ölür. Karşı taraftan da 4 kişi ölür.
Dirgen Ali, eşi Hacce’nin köyü Maravuz’a gömülür.
İnce Fakı suçu üzerine alır, Aslan serbest kalır. İnce Fakı, nefs-i müdafaadan 3,5 yıl yatar.
Cezaevinden çıkan İnce Fakı, Tikenli, Bostanbeli ve Yağlıca meralarını adil bir şekilde köylüye dağıtır. Babasının mirasını da, kardeşleri arasında pay eder.
24 sene sonra, Dirgen Ali’nin kemikleri Maravuz’dan getirtilerek Norşun’da tarlasının başına gömülür.
“DİRGEN ALİ” ROMANI HAKKINDAKİ DEĞERLENDİRMELERİM     
“Dirgen Ali” hakkındaki bu özet bilgilerden sonra, romanın edebi değerlendirmesini yapabiliriz.
“Dirgen Ali” edebiyat türleri içinde “tarihi roman” örneğidir. “Tarihi roman, başlıca kişileri ve olayları tarihten alınan roman, tarihsel roman” olarak tanımlanabilir.
Sıddık Demir Hoca, tarihi bir kişilik hakkında araştırma yapmış ve emek harcayarak kitap haline getirmiştir. Başta da belirttiğimiz gibi, Dirgen Ali hakkında yazılan ilk kitaptır. Bu bir cesaret işidir. Hocayı bu yüzden, ayrıca kutlamak gerekir.
Ancak roman hakkında tenkitlerimi de belirtmeden geçemeyeceğim:
İlkin; Roman tek yanlı bilgilere dayanmaktadır. Dirgen Ali hakkındaki bilgi kaynağı oğlu Ese ve/veya yakın akrabalarıdır. Dirgen Ali’nin yakınlarında subjektif kanaatler ön plana geçeceği için, bilgilerin ne kadar sağlıklı olduğu tartışmalı olacaktır. Dirgen Ali hakkında, yakınlarının bilgi ve değerlendirmeleri yanında mahalli bilgi ve değerlendirmelerin de toplanması, bunların mukayesenin okuyucu ile paylaşılması daha isabetli olurdu.
İkinci olarak; Dirgen Ali’nin yaşadığı dönem hakkında bilgiler verilirken, bu tarihi bilgilerin ne kadar sağlıklı olduğu da tartışmalı olacaktır. Zira masa başında yazılan “resmi tarih”in gerçeklerle ne kadar bağdaştığı zaten tartışmalıdır. Remi tarih mi, gerçek tarih mi?.. Türkiye’nin son 2 yüzyıllık tarihinde kuşkular var. Örneğin; Ermeni ayaklanmaları olurken, Afşin Kalesi civarında da Ermeniler yaşamaktaydı. Afşin Ermenileri, bu olaylara katılmadıkları halde, sürgüne tabi tutulmuştur. Romanda bu konuda hiçbir bilgiye yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Aynı şekilde Maraş’ın kurtuluşundan önce, Mustafa Kemal’in Kılıç Ali’yi Maraş’a gönderdiği ve ileri gelenlerle görüştüğünü ilk kez duyuyorum.
Üçüncü olarak; Romanın geçtiği Afşin, Elbistan, Maraş hakkında yeterli bilgi verilmemesi, tabii ve coğrafi durumu, sosyolojik yapısı, kültürü hakkında yeterli bilgi verilmemesi de önemli bir eksikliktir. Zira roman da (tarihi roman da olsa) mekan ve zaman tasviri çok önemlidir.
Son olarak; Romanın diline de itiraz ediyorum. Zira mahalli bir kişiden söz ediliyorsa, o muhitin dili ile ifade edilmesi, en azından mahalli dile (ve sözlüğe) yer verilmesi gerekirdi.     
“Sizce ideal bir tarihî roman nasıl olmalı?” derseniz. Derim ki;
O dönemde yaşanmış atmosferi aynen aksettirmeli, olayları daha heyecanlı hale getirmek gayretiyle ortaya tipler çıkarılmamalı. Tarihî romanın tipi yazacağımız tarihî olayın içindedir. O olayı ancak o tip veya tipler yapabilir. Bunu bir örnekle açmak isterim. Mesela Fatih de Napoleon da tarihin önemli simalarındandır. İstanbul’un fethini Fatih’e değil de Napoleon’ a yaptırırsak, bizim o havayı aksettirmemiz mümkün değildir. Yirmi sekiz mayıs gecesi "mum donanması" denilen ateş ve ışık şenliğiyle geçti. İstanbul’u tamamen kuşatan Osmanlı’nın deniz ve kara ordusu kandiller, fenerler, meşaleler, ateşler yakarak Kostantiniye’yi ateş çemberine aldı. Askerin hep bir ağızdan getirdiği tekbir ve tehlil sedaları ufukları inletirken Bizanslıların morallerini yerle bir ediyordu. Napoleon tekbir ve tehlili bilmez. Bu olay istanbul’un fethinde çok önemliydi; zikredilmezse eksik kalır; Napoleon’un kumandasındaki ordu tekbir ve tehlil getirirse bu çok komik olur.
Yorum
Çekmegil'den Bir Maraş Şiiri
Yazar Melitenli açık 2006-12-26 19:26:34
1956'te MARAŞ
“Duyardım Kahraman Maraş'ı ama,
“Gördüklerim gelmemişti aklıma,
“Gördüm bu gazi şehri,
“Gezdim bu gazi şehri,
“Bilmem ki nasıl anlatayım,
“-Hüküm ‘zahire’dir-
“Hükmüm,
“Ve benim gördüğüm
“Bu şehir bakiredir...
“Düşman bayrağı yırtılmadan,
“Türk bayrağı dalgalanmadan,
“Cemaatine Cuma namazı kıldırmayan cami;
“Ulu Cami!
“Bu şehirdedir...
“Hamamdan dönen Türk hatunlarına
“Sarkıntılık ettiler diye,
“Dönerek deliye,
“Üç soysuz düşman askerine,
“Aslanlar gibi saldıran,
“Ve pis vücutlarını dünyadan kaldıran,
“Seksenlik ihtiyar,
“Aslan ihtiyar! Bu şehirdedir.
“Teşkilatlı bir orduyu,
“Kancıkça kurulan pis pusuyu,
“Kazma, kürek, balta bıçak
“Ve birkaç silahla kovan,
“Şehitler, gaziler.. bu şehirdedir.
“Bugünde öyle bir yerdir ki, bu şehir:
“En güzel lokantaları içkisiz,
“En güzel otelinde mescit var..
“İnsanları değil çelimsiz,
“Camiler doludur, genç ve ihtiyar,
“Sokakları, müsrif süs kadınlarından ari,
“İnsan inşirah duyar,
“Gezince bu aziz şehri.”
M.Said Çekmegil
***
"DİRGEN ALİ" ROMANI ÜZERİNE
Yazar samigoren açık 2006-12-28 15:29:24
Sıddık Demir Hocanın "Dirgen Ali" romanını (her türlü eksiğine rağmen) herkesin okumasını tavsiye ederim. Mahalli kahramanların, günümüze ve gelecek kuşaklara aktarılması çok önemli...
Sayın okuyuculkarla, Sıddık Demir'in eleştirlerimi hoş karşılayacağına inanıyorum.
Selam ve Dua ile...
dirgen ali romanı
Yazar cengiz açık 2008-01-14 00:40:41
haççe yi şık hamit ağaya kan yerine vermezler. Kalenderlerin adamlarını öldürmüşler. Öldürenler kervinden geçip gitmektedirler.O sırada Şeyhamit ağanın anası mavuş hatın görür bunları. Akderli abuzet ağa ve kardeşi muslu ağa bacıları mavuş hatının evindeler. Mavuş hatın bacısının oğlunu vuran adamların yeni kervinden geçip koçovasına doğru geçtiğini söyler.Abuzet ve muslu ağa hemen peşlerine düşer ve bunları yakalar. Bunları öldürür atlarına yükler maravuza götürür.Kalenderlerin eline silah verip kendilerini öldüren aileden hiç kimse kalmayana kadar öldürürler.Kerevinli şeyh hamit ağanın annesi mavuş hatında abuzet ağanın bacısıdır yani kalenderlerle şıkhamit ağa teyze oğludur.birgün maravuza gittiğinde oğluyla evlendirmesi için 8-10 yaşlarında bir kız verirler bu kız haççedir. haççenin nışanlısı şeyh hamit ağanın oğlu hastalıklıdır gelişmez haççe büyümüştür nışanlısı gelişmemiştir evlendirme olmaz.Şeyh hamit ağa o yıl şerfli yaylasındadır.dirgen ali ne sebeptense haççeyi görür.dirgen ali kaçırmaya geldiğinde çerçi kılığında şeyhhamit ağa nın çadırına gelir ve kaçırır.şeyhhamit ağa devamlı 100-150 tane silahlı adamı olan çevrenin en güçlü ağalarındandır.sivas ve maraş sınırında olmasını iyi kullanmıştır.maraş tarafında problemi olursa sivas ta mürfeze kaldırıyor.Sivas tarafında problemi olursa maraş ta mürfeze kaldırıyor.dirgen ali kaçırdığında sivas mürfezesini dikenliye kaldırıyor ve orasını dağıtıyor. Şethhamit ağa bunun intikamını almamasını kalenderlerin akrabası olmasını ve dirgen ali nin yiğit olmasından dolayı intikam almadığını söylemiştir.
DİRGEN ALİ ROMANI
Yazar osman açık 2008-01-31 08:14:08
Ben yorumu ile konunun aslını ortaya koyan yazar Cengiz Açık'a teşekkür ediyorum ve Sıddık Demir'in konuyu iyice araştırmadan ve Dağlıcada (Maravuz) Kalenderler güçlü bir kabile olmasından dolayı Köyde herkesin bir önyargısı vardır onlara karşı (Hz.Ömer'i hiç görmeden beddua eden kadın gibi) zaten Sıddık Demir Hocanında kullandığı "densiz" kelimesi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca Dirgen Alinin bu kadar nam salmasında Kalenderlerin rolü hiçmi yok bunu söylemek zorunamı gidiyor. Kalenderleri sevmeyebilirsiniz hocam ama yiğidi öldür hakkını yeme dışardan Maravuz denildiğinde Kalenderler gelir akla
YORUMLARA TEŞEKKÜRLER
Yazar samigoren açık 2008-03-21 22:58:42
Cengiz Açık'a ve Osman Açık'a katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum...
Selam ve Dua ile...
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.
Powered by AkoComment 2.0!
Son Güncelleme ( 27-12-2006 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder